İtalya dar bir rotasyonla oynayan bir takım. Biz ise onlara nazaran daha geniş bir oyuncu yelpazesine sahibiz. Normal şartlar altında bu maçın sonunda size avantaj getirir. Çünkü rakip yorulmuştur. Biz daha diriyizdir.
İtalya'nın skor opsiyonları dardır. Aradori, Belinelli ve Datome. Biz ise pota altında üstünüzdür, genel anlamda da bir fiziksel avantajımız vardır. Topu içeri indirebiliriz, orada Kerem ve Ömer fazlasıyla güçlüdür, dışarıdan atabiliriz, çünkü Hido, Ersan, Ender ve Serhat gibi şutörler vardır.
İtalyanların savunması zayıftır, takımın en önemli isimleri dahi vasat savunmacılardır. Biz ise içerde Ömer ve Kerem'le, dışarıda ise Doğuş ve Sinan'la rakibe nefes aldırmayız.
Ancaaak...
Onların başında Simone Pianigiani vardır. İtaltan basketbolunun altın çocuğu. Elindeki kısıtlı kadrodan 90 sayı çıkarır, Datome sayı atamadığı halde. Takımının bir yıldızı da vardır ancak takıma öyle bir uyum sağlamıştır ki, ilk iki çeyreğin sonundakiler dışında bi tane alıp, topu elinde geveleyip şut atmamıştır. Sizin başınızdaysa ancak ve ancak federasyonun dediklerini uygulayan, hücum çizmekten aciz, tamamen bi-iki oyuncunun eline bakan Karadağlı bir "eleman" vardır. Avrupa'nın en iyi savunmacılarına sahiptir(İspanya ile beraber), ancak İtalya ayarında bir takımdan 90 sayı yer.
Sonra turnuva biter, biz yine el elde baş başta Türkiye'ye döneriz. O Karadağlı "eleman" der ki "Hatalarımızdan ders alacağız. Bir sonraki turnuva daha iyi olacağız" Ama o bir sonraki turnuva hiç bir zaman gelmez.